Lenin’in tanımına göre 1 Mayıs’ta kutlanan, gerçek özgürlük mücadelesiydi. Sermayenin sömürüsüne, köleleştirmesine karşı emeğin dünyasını, kardeşliğin ve özgürlüğün dünyasını kazanmak için yürütülen bir mücadeleden bahsediyordu Lenin. Özgürlük, metnin merkezindeki temel kavramdır.
Engels, Siyasal Rejim ve Genel Seçimler: Biçim-içerik diyalektiğiyle siyaseti okumak
Engels burjuvazinin egemenliği altındayken cumhuriyet rejiminin sosyalist görevler üstleneceğini düşünmenin temelsiz bir yanılsama olduğunu savunuyordu: “Ondan ödünler koparabiliriz, ama […] bizim kendi sorunlarımızın başarılmasını ondan asla istememeliyiz.”
Hegel, devleti toplumla diyalektik bağlarla bağlı bir kurum olarak görse de aslında Aydınlanma Çağı’nda sözleşmeci düşünürlerin, 19’uncu yüzyıldan itibaren liberallerin yaptığı gibi devleti sınıflar üstü, hatta sınıf çatışmalarını çözen, tarafsız bir kurum olarak konumlandırmaktadır.
İbn Haldun, materyalist bir düşünür değildi elbette: Allah-âlem ilişkisine dair döneminin yaygın kelami görüşlerini benimsemişti. Ancak onun toplumun gelişimini ve siyasete dair konuları Fârâbî geleneğinin aksine metafizik yerine maddi üretimden hareketle açıklaması bu konudaki açıklamalarında materyalizme yakınsayan fikirler geliştirdiğini gösterir.
İnsanlar, doğal bir varlık olmaları bakımından, hayvanların da sahip olduğu -doğal- saldırganlık özelliklerini taşısalar da insanlar arası saldırganlık (ve şiddet) ile doğanın diğer canlıları arasında bulunan saldırganlık ve şiddet arasında bir nitelik farkı bulunuyor.